25 Şubat 2017 Cumartesi

Siyah Kadar Yalnız

     


     Günlerim geçiyor ve anılarım bayatlamaya başlıyor. Anlam veremediğim bir şekilde hayatın bu doyumsuz zevksizliği içinde, anılarım kokuşup çürümeye yüz tutmuşken, sanki hayatın penceresinden ilk kez kafamı dışarı çıkarıp bakmış gibiyim.
     Garip.. Her şey çok garip..
     Bu noktada, hayat ya savurup götürecek tüm ümitleri ya da ıssız bir yoldan geçer gibi sessiz kalacak. Zaten şu ana kadar hep sessiz kaldı. Belki de artık sıkıldı bu monotonluktan.
     Şimdi kabuktan çıkma vakti, bulmacaları çözme vakti! Adını verdiğim tüm yıldızlar kaydı gökyüzünün buğusunda. Ve bu mavi pencere artık farklı bir anlam kazanmalı..
     Ayrılık semtin tüm yapraklarını süpürmüş ve hayatım çaydanlık gibi fokur fokur kaynıyor. İtaate zorlanmış yüreğime bakınca, sanki bir yerlerde umutlarım çalınmış, çantam öyle ağırlaşmış ki, sevdiğim insanların yükünü taşıyacak derman bile kalmamış yüreğimde.
     Sevmedim, sevemedim ben kışları nedense. Yazın bıraktığı yaraları, her seher vakti sinsice rüzgarına katıp yüzüme yüzüme vurdu. Şimdi ne vücuduma yorgan olacak bir el var ne de sabrıma denk bir adalet. Mevsimlerin güzel yanlarını yitirdim ben anlayacağınız..
     Mesafeler içinde dolaşan çaresizlik, dört bir yanımı sarmış, şafağın yerini tutmuşken sabır; meçhule doğru yol almaktayım. Gücüm taarruz, ruhum emanet bu yolda..