11 Aralık 2017 Pazartesi

Biraz Aşk Biraz Yara



Aylardan vuslat, günlerden sensizlik
Bir nur inmiş sanki gökten
Delip geçiyor kalpleri
Aşıyor sınırları kendiliğinden
Gözlerin gözlerimi yakıyor ılık ılık
Sen güneşsin; ben biçare yangın
Kelebeğin ömrü gibiyken duygularım,
Şimdi senle ebedi hayatım..
Öyle bir pınarsın ki, içtikçe susuyorum
Gökleri bir mendil gibi dürüp kalbime;
Yaralıyım diye dolaşıyorum
Yaram da hoş, yarim de..

Yıllardır en tatlı şeyi bal sanmışım
Meğer ne kadar da yanılmışım
Gönül denizime düşen tufan misali
Savrulmuş, kavrulmuşum..
Aslında ölmek felaket değilmiş
Felaket sensiz kalmakmış,
Yokluğunu tadıp yok olmakmış,
Seni arayıp bulamamakmış..

Sen yoksan yanımda
Bil ki ben garip, ben gariban
Üstüne toprak atılmış mezar misali;
Ben hüsran, içim hüsran..
Sakın incitme iklimlerimi
Yaz gelmişken yüreğime tane tane
Nefesinle nefes ver bana
Kapında ölmeye geldim deste deste
Susuzluğunu hissettirme bana
Kurumuş dudaklarıma acı bir şarkı
Pare pare olmuş yüreğime tuz basıyorum,
Hasretine dayanabilmek için sevdanın..

25 Şubat 2017 Cumartesi

Siyah Kadar Yalnız

     


     Günlerim geçiyor ve anılarım bayatlamaya başlıyor. Anlam veremediğim bir şekilde hayatın bu doyumsuz zevksizliği içinde, anılarım kokuşup çürümeye yüz tutmuşken, sanki hayatın penceresinden ilk kez kafamı dışarı çıkarıp bakmış gibiyim.
     Garip.. Her şey çok garip..
     Bu noktada, hayat ya savurup götürecek tüm ümitleri ya da ıssız bir yoldan geçer gibi sessiz kalacak. Zaten şu ana kadar hep sessiz kaldı. Belki de artık sıkıldı bu monotonluktan.
     Şimdi kabuktan çıkma vakti, bulmacaları çözme vakti! Adını verdiğim tüm yıldızlar kaydı gökyüzünün buğusunda. Ve bu mavi pencere artık farklı bir anlam kazanmalı..
     Ayrılık semtin tüm yapraklarını süpürmüş ve hayatım çaydanlık gibi fokur fokur kaynıyor. İtaate zorlanmış yüreğime bakınca, sanki bir yerlerde umutlarım çalınmış, çantam öyle ağırlaşmış ki, sevdiğim insanların yükünü taşıyacak derman bile kalmamış yüreğimde.
     Sevmedim, sevemedim ben kışları nedense. Yazın bıraktığı yaraları, her seher vakti sinsice rüzgarına katıp yüzüme yüzüme vurdu. Şimdi ne vücuduma yorgan olacak bir el var ne de sabrıma denk bir adalet. Mevsimlerin güzel yanlarını yitirdim ben anlayacağınız..
     Mesafeler içinde dolaşan çaresizlik, dört bir yanımı sarmış, şafağın yerini tutmuşken sabır; meçhule doğru yol almaktayım. Gücüm taarruz, ruhum emanet bu yolda..

4 Aralık 2016 Pazar

Gece



Kalbimi kalbine çiz bu gece
bir ressamın çizebileceği
en güzel tablo gibi,
tüm güzel renkleri kullanarak..

Sonra,
bir tutam hayallerimizden serp
İçinde,
gökyüzü hep mavi olsun,
uçan kuşlar da beyaz..
Gökyüzü yüreğine benzesin
kuşlar da bana..
her kanat çırpışıma
aç yüreğini,
ufak bir rüzgar aşk savurayım sana..

Aklım sende kalsın
gelmesin..
Ayrı kaldığımız tüm şehirleri
puzzle gibi birleştirelim
Konuştur ki yüreğimin iklimlerini
mevsimler değiştirelim..

Gece geçsin de
sen geçme..
yıldırım ol evimin tepesinde
incecikten bir yağmurla karışarak

düş yanaklarıma gecelerce..

22 Kasım 2016 Salı

Sorular Sorular..

   

     Bugün farklı olmak adına ne maymunluklar yapıyoruz? Dünya'dan beklediğimiz ne ki? Ya da gökten beklediğimiz bir şeyler mi var? Ne zaman tükenecek artık tadımız? Kapının ömrünü ne zaman kapayacak pişman ellerimiz? Günahlar ne zaman geçecek hafızamızın ardına? Her gün böyle güzel görünecek mi gökyüzü? Beklemesek olmaz mı yani güneşin doğmasını? Yıllardır beslediğimiz düşünceler biraz daha bekleyemez mi yani? Yanar mı bu dünya kapansak bir iki dakika günün eteklerine?

     Ölünce iyi adam olur muyuz acaba? Hiç giyilmemiş çamaşırlar gibi kokar mıyız? Bir şiir olup göçüp gider miyiz karanlıklardan? Ya da karanlık olup önyargılarımızla mı gideriz? Her şeyi unutabilmek mümkün olur mu mavilerin içinde? Açılmayan susam artık açılır mı? Boş geçen yıllardan içimiz ezik hala değil mi? Uzun bir ızdırap sonunda bile saadet mi arar olduk?

7 Şubat 2015 Cumartesi

Bir Garip Ankara



Tehditkar bir soğuk savuruyor Ankara
Sessizliğin bıraktığı,
Karanlık bir kabus çökmüş gecesine
Tüm alaycılığıyla uzanmış kaldırımlar
Ve sarılmışlar tüm çıplaklığıyla
Gecenin örttüğü yalanlara..

Kızılay’ın ortasında arsız bir köprü
Serpilmiş yolumun ortasına,
İki bacağını ayırmış masumca
Sokak lambaları sönün artık!
İfşa etmeyin köprüleri,
İçinde sabahı körükleyen yüzleri..

Ankara’nın geceleri sislidir işte azizim
Gündüz gibi net görülmez yüzler
Ve akılda kalır bazı dünler, dündekiler..
Çakmak taşı gibi serttir ayazı
Kaç kişi bulut olur kokuşmuş çöplerden,
Bulamaz sabahı..

Sen bir kürkçü dükkanısın Ankara
Bense daha büyüyememiş tilkinim
İçimi açtım sana bu gece,
İçin olmak için!
Sen de bulutlara vereceksen eğer
Payıma düşen ağlamak olur için için..

26 Kasım 2014 Çarşamba

Sıkıştırılmış Ego ve Bastırılmış Küstahlık


Herkes çok iyi biliyor bugünlerde. Kafalarda  yıkılmayan bir  tabu, düşüncelerde hep bir sinsilik. Bunları belli etmek istemiyorsanız, bir insanın gözlerinin içine uzun süre bakmayın. Zira ele veriyorsunuz kendinizi. Ya da gidin karıncaları incitin, çiçekleri ezin. Kendinizinden güçsüz şeyler bulun. İlla ego tatmin etmek istiyorsanız alternatif yöntemler var. Ancak, yapmaya üşendiğiniz şeyleri insanlara özendirmeyin. Sözüm ona, komik olmayın, küstah olmayın azizim.

Küstahlık en çok Necip Fazıl'a yakışır. Bırakın onda kalsın. Madem  Necip Fazıl dedik, efsaneleşmiş hikayelerinin birinden bahsedelim.

Rivayete göre Üstad bir gün arkadaşıyla lokantaya gider. Garson ne istemiştiniz diye sorar. Arkadaşının cevabı:
-Bana pilav üstü et getir.
Üstad da bunun üstüne:
-Bana da pilav getir. Ama üstüne etme der.

Sizler de nasihat verin, ama lütfen içine egolarınızı etmeyin. Yalan söylerken bile samimi olun. Bunu karşı tarafa hissettirin. Yalandan da olsa hissetsin!
Kuru duayı bırakın. Chesterfield'in da dediği gibi; 'Kelimeler düşüncemizin giyimleridir.'

Mesaj bilinç altınıza doğru yola çıktı. Birazdan beyninizde. Tatlı rüyalar..

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Anlayacağın..



Bazı günler çok az uyuyor ve çok az yemek yiyorum
Hatta televizyonu bir aydır açmıyorum bile 
Kalın sayfalı bir kitap almıştım en son
O da rafta tozlanmış
Bir kitabın bitap düşüşü bu..
Nedense her şey gözüme bayat
Acı bile bayat, çayım bile bayat..
Farketmek uzun süren bir mağlubiyet
Bir savaşçının yorgun düşüşü bu..

İlkbahar ceketini giymiş gitmiş çoktan
Yaza bırakmış görevini
En zor zamanları bu olsa gerek yazın,
Hani kafesteki kuş özgürlüğünü ister ya;
Öyle istiyorum seni şu yaz akşamı
Öyle can atarak, öylesine can havliyle..

Ve bir sabah uyanıyorum
İlk dakikalar her şey normal
Hatta yüzümü yıkamayı bile ihmal etmiyorum.. 
Sonra uyku semesi gülüşlerini hatırlıyorum,
Bükülüyor boynum..
Günlerdir sulanmayan çiçekler gibi,
Salıveriyorum kolumu kanadımı..

Ah.. öyle özledim ki..
Yaptıklarımıza sevinmiyor, yapamadıklarımıza üzülüyorum
Bir zamanlar yanımda hissettiğim o tenin
Şimdi kilometrelerce uzakta olması ne vahim..
Ameliyat masasında eli kolu bağlı bir hastayı düşün
Ne farkım var ki ondan?
Ellerim serin..
Kalbimdeki neşter yaraları çok derin..

Bazen attığın o masum gülücükler, 
Yokluğunda daha masumlar
Sağolsun, karanlık her gece hatırlatıyor bunu bana
Ben de dayanamıyor kirletiyorum temiz yastığımı,
Yağmura eslik edercesine,
Küçük ve sessiz adımlarla..

Anlayacağın; yalandan iyiyim bu günlerde
Hani su çocukların kandığı yalanlar var ya;
İşte öyle..
Yarinin ne olacak diye soruyordun ya..
Sen gittin, yarımım simdi
Tüm yollar yarım..
Anlayacağın; tıkandım..

25 Şubat 2014 Salı

Ben.. Hiç..



Ben hiç güzel resim çizemedim
Resim çizerken bile engel oldu yollar
Ne gittim, ne de çizebildim..
Bir gökyüzü hayal etmiştim en son
Hala yarım, hala çizemedim..

Mutluluk, kağıttan ev yapmaya benzer derdi annem
Benim hiç kağıttan evim olmadı ki anne
Ben hiç çizemedim ki mutluluğu..
Zamana hiç ayak uyduramadım be anne
Hüzünlerimin bile modası geçmişti
Nasıl olsa döner dünya dedim
Elbiselerimin kibir kokusu içime sinmişti..

Acılarımı hep kardeş payı yaptım
Şiirlerime böldüm yarısını
Ne bir eksik, ne bir fazla
Hep ortak oldu şiirlerim bana..
Şimdi tutup da açığa vurursa denizlerim,
Korkma..
Gittikçe kaybolan bir hatıra gibi
Kutuplara çekilmeyecek anılarım..

14 Ocak 2014 Salı

Yüreğime Yerleşke Edenim



Doymanın ne olduğunu bilmeden
Bir gölge kadar yakınında olmak isterdim
Huzurun doruklarında olurdu bu beden
Yüreğime yerleşke edenim..

Sana güneşe benziyorsun diyemem,
Sana hakaret olur
Çünkü güneş sana benzer, ay tutulur
Gözlerinde hapis yatar onca senem..

Suskun olmak neye yarar ki
Cümleler beynimde çevreleşmişken..
Hem susturabilir misin ki bu deliyi
Sana meftun olmuş, delirmişken..

Hayaller arası yolculuğa çıkalım mı desem?
Kaptan ben, bekleyen sen..
İçimi ısıt hayallerinle desen,
Ve o anda dökülse kelimeler dilimden..

Bilmezdim ki kelimelerin yüreği ısıttığını
Sende öğrendim; yüreğime yerleşke edenim..
Yüreğim taşıp sel olacak, yüzeceksin
Anlamayacağım nasıl içime aktığını..

Son bir satır içine dert olacağım,
Hayallerime takılacaksın bela gibi
Bugün 'seni seviyorum' demeliyim aslında
Yarın baktığın yerlerde olamam belki..

8 Ocak 2014 Çarşamba

Veda Busesi



Geldim, sen yoktun..
Seni beklerken geçirdiğim sensiz dakikalar
Öksüz gibi kaldım, yara üstüne yara soktun
Derdime derman olmadı yağmurlar..

Bir buhran evresi şimdi gönlümde
Takati kalmamış yıllara nispeten
Onca sancının hain çelmesinde
Neydi ki bu acımı dindirebilen?

Pembeliklere susadım bugün ben
Acı dökülmemiş, hüzne dûçar olmamışlarına
Çölleri önüme katmış, sana doymamışken
Alışamam artık olmazlarına, olamazlarına..

Sana ait tüm duyulara köleyim
İşte bu kadar alçalmış, biçâre ben..
Biçâre bana bırak da gözlerinde öleyim
Veda busemi göz bebeklerine koyarken..

24 Aralık 2013 Salı

Kayıp'tan Varlığa Adım


Bazen bir müzik eşlik edebilir ruhuna
Yahut da içindeki inilti..
Bazen kelimeler de yetmeyebilir anlatmaya
Geç kalmamalısın iklimlere
Rutin olmak kayıp bu hayatta..

İki dudağın arasındaki sözcüklere meze,
Yalancı cümlelere alet olmamalısın..
Masaya gelen kons gibi ürkek de..
Aslında sen tam ''Sen'' olmalısın
İşte o zaman yarım değil, tamsın..

Artık göz göze gelmemelisin inatla
Kelimeleri tıkayıp gönül denizine
İlerlemelisin istikrarla..
Onca sancıya yüz çeviren kalemine,
İlham aramalısın koşar adımlarla..

Ufuk her zamanki gibi görünür
Sen dert etme, devam et..
Susmak konuşmaktan daha kötüdür
Acılardan pay çıkarmalısın umutlarına
Unutma; aşk hep umutlara bürünür..

19 Aralık 2013 Perşembe

Biraz Aşık


Herkes biraz aşık işte..
Kimimiz Yusuf, kimimiz Mecnun'uz bu yolda..
Önemli olan ne kadar olduğun değil onun kalbinde
Bu aşk yükünü ne kadar çekebileceğindir onunla..

Kimler tam tutabilmiş ki bu orucu
Suskun olmak da işe yaramıyor, şair olmak da
Ne kaptansın bu gemide ne de yolcu
Aşk; doymak değil hep acıkmak aslında..

13 Kasım 2013 Çarşamba

Yağmur..


Yağmur..
Neden yağmıyorsun !
Neden düşmüyorsun yanaklarına sevdiğimin?
Bir şarkı olup ıslatmalıydın oysa melodilerimi
Yahut da çalmalıydın en güzel yerinde ruhumu..
Bugün sana hasretken, kime bu çalımın?
Neden büyütmüyorsun hayallerimi?
Olmuyor sen yağmayınca düşlerime
Bu gönül sana meftun, sana çılgın..
Etme !
Bir damlana hasretim..

Gitmelerine alışamam..

1 Ekim 2013 Salı

Veda..



Bir kalbi ucuza satın alamazsın; biliyorum..
Zira bir şeyler vermen gerek
Hissettirmen gerek maşuğa
Gördüğünde kitlenmeli dudakları !
Tıpkı ay gibi parlak olmalı gözleri her daim !
Biliyorum ki iklimler var hercai,
Ve bırakmıyorlar bir an yakasından aşkın..
Kemiriyorlar sevgi tanelerini..
Islaklığına hasret bırakıyorlar yağmurun..

Vurgunum; yoruldum
Sensizliğin iklimlerinde savruldum..
Bir kıyıydı yastığım;
Ve bir dalgaydı örtüm..
Seni gördüm.. hafifçe sızan güneşin ardından..
Öylece duruyordu hayalin
Tüm sadeliklerin arasında sade'ce..
İşte ben her sabaha böyle uyanıyorum sevgili,
Soğukluğunun tarafından uyanıyorum..

Saklandığın yerden çık ne olursun
Hasretler çoğaldıkça daha çok dağlar aşıyorum
Ne fıratlar, ne dicleler
Ben karlar aşıyorum sevgili..
Vuslatından yollar taşırıyorum,
Ağır cümleler taşıyorum..
Sanıyorsun ki bedenim yorgun
Hayır, yorgun olan kalbim !
Sendelediğim her adımda beni çeken,
Ah şu kalbim !
Bir an olsun unutturmuyor seni
Zihnimde ölü fikirlerin çirkinliği..

Elveda güneş; elveda ay..
Bu başa dönen son hikayem
Ubudiyetten ubudiyete doğru yol almaktayım
Kaş çatma bana öyle
Hilali küstürme bize
Nasılsa bu yaprak dökümleri ilk değil ömrümüzde..
Susuyorum avazım çıktığı kadar
Kusuyorum yaşama dair ne varsa
Ve bir sabahın sessizliğiyle;
Gidiyorum senden..
Hoşçakal sevgili..

9 Temmuz 2013 Salı

Günaydın Yokluğum



Günaydın yokluğum..
Bugün yine sensizliğinin tarafından uyandım
Ve yine gözlerim çıplak baktım yıldızlara,
Sebebi sen dedim her kaydıklarında..
Diyordun ya hani; ben nerdeyim diye..
Bu şehirde bütün sokakların adı sen yâr
Yürüdüğüm her adım sana bestekâr..

Bir özlem, bir yangın..
Sana muhtaç kanat çırpan bütün duygularım
Sorma bu fakir gönül ne zaman huzur bulur diye,
Kah bugün, kah yarın..
Olur da vuslatın akarsa bir gün sele
İşte o gün huzur bulur cânım;
Aşar denizleri, boşalır göllere..

Vakit ağırıyor yavaş yavaş
Hafif bir rüzgar vuruyor gönlümün bam teline
Sonra bir ışık görünüyor dağın tepesinde
Bizim için mi doğuyor bu güneş,
Yoksa bize nispet mi yapıyor?
Duyduğum her sese yabancıyken,
Bütün bu fısıltılar bizi mi çekiştiriyor?

Yüküm ağır, yolum uzun..
Bir damla gülüşüne talibim efsunkâr nûrum
Aşkına müebbet yedim
Beni ne dağlar ne de denizler anlar?
Yüreğim bir sana ağlar, bir sana yâr
Sensin benim tek hemâlim, sensin cân
Bu beden senin yüreğinde hencâm..